27 Eylül 2011 Salı

Hayatta Kalmak ya da Hayattan Keyif Almak

Merhabalar sevgili okuyucularım. Sizlerden uzak kalmak inanın bana da çok zor geliyor. İnsan içindekileri kaleme aldıkça aslında kimseyle yakalayamayacağı bir iletişimi kendi içinde kurmuş oluyor. Yani değme terapistlere gitsem şurada yaşadığımı yaşayamazdım. Bu yüzden sizlere çok teşekkür ederim.



Boğaziçi'ni kazanamayacağım ukte okul olarak tercih listesinin en üstüne yazmamdan, ve sonra sürpriz bir şekilde kazandığımı görünce öğrenci işlerini arayıp "Merhaba ben kazanmışım sizin okulu hiç beklemiyordum o yüzden de gelip içini falan gezmemiştim hiç. Şimdi gelsem orada mısınız?" diye sorup "Buradayız gel" cevabını almamdan beri  yıllar geçti. Geçen bu yıllar bende birşeyleri değiştirdi mi, değiştirdiyse de bu değişiklikler bana yaradı mı bilmiyorum. Ama şurası kesin ki çok insan tanıdım.

Envai çeşit hocasından tutun da dönem dönem öğrencisine kantincisinden börekçisine yığınla insan gördüm şu okulda. Boğaziçili olmadığı halde Hisarüstünden çıkmayanlar, tırt bölüme girip 4.0 ortalama yapıp sağlam bölüme geçiş yapma fantazisini gerçek kılabilen insanlar, aylık x lira geliri olan ailenin çocuğuna "senin ihtiyacın yok" diye burs verilmezken 3x lira bireysel burs geliri olanlar, Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde dershanecilik sektörünün parlak paralarını görüp "ulan ben bu işi kıvırırım" diye ÖSS'ye girmeden evvel anlaşma yapıp sınavda derece çıkarınca araba falan alan bireysel girişimci profesyonel öğrenciler (kendisinin lakabı prof'tu zaten kilyosta bilenler bilir) var mesela.



Ya da babası Türkiye'nin en önemli şirketlerinden birinin genel müdürü olup, elindeki avucundaki paranın haddi hesabı olmayan, ama nasıl bir yalansa "babamdan para almıyorum ben gider yaptım çok delikanlıyım" yalanını arkadaşlarına yedirebilmiş yavşak da var bu okulda, geldiği ilk sene bir kulübe çöküp şimdi istediğine iş yaptırıp istediğine iş yaptırmayan da var. Komünistlere ise hiç girmiyorum, "senin malın bizim malımız, benim malım benim malım" kafasında insanlar var. Gerçi sonradan öğrendim, onlar komünistler arasında da saygı görmüyorlarmış meğersem. Meğersem benim tanıdığım solcular yavşak oldukları için ben tüm solcuları yavşak sanıyormuşum. Halbuki puşt her siyasi görüşte puşt. Neyse konumuzdan ve konumumuzdan sapmayalım.


Son birkaç gündür tatildeyim. Tatil demek benim için bir anlamda detox demek. Çünkü normalde detox yapmaya kalktığım zaman her yerde sorun yaşıyorum. Detox demek de recreational demek. O da yazı demek. O yüzden yazıyorum zaten bu yazıyı :)

Boğaziçinde gördüğüm onca insana rağmen bir tanesi var ki işte onu diğerlerinden ayırırım. Adı Gizem. Tarih bölümünde okuyor. Zaten Boğaziçi'nin Tarih bölümünden de kalitesiz insan çıktığını görmedim.
Bir insanı şu hayatta kaliteli yapan şey, bence, ona karşı bir maske takınmak ihtiyacı hissetmemem, kendim olabilmemdir. Bütün iyiliğimi kötülüğümü çirkinliğimi tatsızlığımı ve bayıcılığımı hiç gizlemeden ilişki kurabiliyorsam o insanla, o insan olgundur. Gizem de böyle. İlk tanıştığımızda muhabbetimiz "bana yalan söylemeyi öğret, ben yalan söyleyemiyorum" demesiyle kurulmuştu. Ne olduysa, kendisine hiç yalan söylemedim. Çünkü beni hiç yalan söylemek zorunda bırakmadı. Bence hayatta aldatan insanlar diye bir kategori olmadığı gibi yalan söyleyen insanlar da yoktur. Yalan söylenen insanlar vardır. (maalesef ben de onlardan biriyim lan)

Gizemi size nasıl anlatabilriim bilmiyorum ama eğer bir kızım olsaydı Gizem gibi olmasını isterdim diyebilirim. Şimdi bunu açıklamak evet çok zor ama ille de isteyenler oldu ben de yazıyorum işte.

Grow yapmayın. Yasaktır.

Şöyle düşünün, bu kız hayatta cigo falan içmez. Post-modern jankilerden biridir ve terapistlerin yönlendirmeleriyle serotonin bombardımanı yaratan maddeler kullanır. Ama ben dün öğrendim ki bu kız grow yapmış bir dönem. Evet bildiğin grow. Çünkü ailesinde birinin cigo gerektiren bir rahatsızlığı var ve güzel ülkemde cigo ilaç olarak kullanılamıyor. Salak saçma ilaçların bini bir para, ama onlardan çok daha mantıklı ve çok daha zararsız olan cigo, yasak. Şimdi burada medikal cigo avukatlığı yapacak değilim, isteyen açsın wikiden baksın ne faydası varmış ne hastalıklara iyi geliyormuş diye. Ama şu kadarını söyleyeyim, benim annemde de vitreus dekupajı denen çok nadir bir rahatsızlık var gözle ilgili. (Daha önce Turgut Özal'da olmuş bir rahatsızlık, acaba o cigo içmiş midir hehehe) Eğer Amerika'da olsaydı, doktora gittiğinde doktor ona direkt olarak cigo yazacaktı. O rahatsızlığın tıp dünyasında kabul görmüş çaresi cigo yani.

Son seksen yıldır dünyada yaratılan "kenevir ve afyon kötüdür ve bütün kötülüklerin ana-babasıdır" yalanına tamamen inandığı (konuyla ilgili olanlarımız hariç hepimiz gibi yani) ve hayatında bir kez olsun denemediği halde  ailesindeki bir insana derman olsun diye grow yapan insana da ben saygı duyarım.

Tabii şimdi her şeyi de burada yazmak zor, ben bu kızı şu yüzden beğeniyorum şurasını beğeniyorum yazsam "olm kız kovalamalı çok blog var biz burayı onun için mi okuyoruz" diyeceksiniz sevgili eşşolusu okuyucularım. O yüzden mecbur bu tarafından ele aldım konuyu.

Dersler başlamak üzere, çok çeşit insan var okulda. Değerli olanları bulunca kaçırmayın.
Hepinizi saygıyla kucaklıyorum.
Boğaziçi Bin Beşyüz

2 yorum: