18 Haziran 2010 Cuma

O çok beğendiğiniz, merak etmekten kudurduğunuz Amsterdam
Bir profesyoneller mekanı be kuzum.
Esrar içmek ise niyetiniz,
Rahat olun,
Burası onun da ana vatanı.

Gelin hep beraber, eldekinin kıymetini bilelim.
Çarşıdan karımıza ruj alalım, orospuya gitmektense.
İnanın bana dostlar,
İkisinin bir farkı yok.

Issız adam bile profesyonellerle çalışıyor.
Kendinizi Peter North sanmayın.

Hepiniz için çok üzülüyorum;
O zavallı kızların
O zavallı "ikinci" erkekleri.

Boğaziçi Bin Beşyüz

17 Haziran 2010 Perşembe

İnsanın Namı Yürümeye Görsün.


Geçen akşam Emrelerde beraber oturduğumuz tayfadan Alican, benim de uzaktan tanıdığım birkaç kıza akşamdan bahsetmiş.
Namımı duyan çağırır oldu.
Hisarüstü'nde insanlara bir şeyler sunabiliyorsanız, kesinlikle karşılığını anında alıyorsunuz.
"Her şey karşılıklı mı?" tribiyle yanıp tutuşan İstanbul Üniversitesi öğrencilerine inat, burada her şey karşılıklı ve bu durum gayet keyif verici bir halde işleniyor.
Az sonra çıkıp Zuhal'lere gideceğim. Zeynep de oradaymış. (o da kızıllardan. nedense kızıllar beni çekiyor, hadi buna freudyen bir açıklama bulun)

He ayrıca, ulan dememiş miydim, gerçek hayatta "Boğaziçi Bin Beşyüz" sen misin demeyin diye? Şimdiye kadar kimse sormadı ama, yanlış kişilere sorduğunuzu tahmin etmiyor değilim. Beş yüz yıllık mazisi olan bir kültürü on beş yaşında edinmiş adamlarız sonuçta.

Geçen yazışımdan beri neler oldu bakalım kısaca:
  • Hande hıyarı beni facebooktan silmiş, ama telefonda kekir kekir konuşmaya devam ediyoruz. Benle kafa kafaya verip sövdüğü sevgilisiyle barıştı herhal. Kendisine "sen insan değilsin, sen orospunun ahlaksızın önde gidenisin" diyen biriyle barışan Hande'ye buradan saygı duyuyorum. Beni sevgilinden gizlemene gerek yok, yalanlarına ortak olurdum söyleseydin.
  • Zaten, benim bir yalanınıza ortak olmamı istiyorsanız, bana söylemeniz yeterli. Hatta bir tek benim için geçerli değil lan bu. Bir insanın yalanınıza ortak olmasını istiyorsanız, yalanınızın ne olduğunu ve işin doğrusunu ona söylemeniz yeterli. Bu yöntemle karşı komşunuzun aileniz evde yokken yediğiniz naneleri gizli tutmasını bile sağlayabilirsiniz.
  • Zamanında beraber Almanya'ya bir sivil toplum kuruluşunun gezisi amacıyla gittiğimiz Seda ile konuştuk geçen gün. Çok sıkkındı. Çarşamba buraya gelecek, içeceğiz. (hayır geri zekalılar, seks seks diyorum diye bunu da öyle bir şey sanmayın. kızın sevgilisi askerde lan; Rihanna olsa bakılmaz yan gözle.)
  • Dün akşam da yine Ortaköy'de içtim. Hesap ödeme sıkıntısı yaşanmayan masalarda fütursuzca içmeme imkan yarattıklarından mütevellit, teşekkür ediyorum.
  • Okuyucularım: Yorum yapana yazı ithaf edeceğim. Unutmayın ki, devleti yaşatan kurum, blogu yaşatan yorumdur.
  • Issız Adam bile profesyonellerden yararlanabiliyorsa benim neyim eksik lan? Ben Behlül müyüm?

Hepinize imreniyorum. Hepinizin hayatının en güzel yönleri benim olsun istiyorum.
Boğaziçi Bin Beşyüz

13 Haziran 2010 Pazar

Liberalizm: Manzara'da gecenin ikisinde rektöre sövme keyfi


Dün akşam yine eski tayfalardan birine takıldım. Liseden kalma tayfalardan biri.
Liseden bir arkadaşımız üniversitesini bitirmiş, onu kutladık bir güzel.
Adamın güneye gitme teklifine çekinerek bakması, girişte kimlik sorunu falan olur mu, birayla girilir mi gibi soruları oldukça hoştu.
  • Sonunda çalılara bol bol zıplamayı başardım. Kesinlikle deneyin. Güney meydandaki o yuvarlak çalılar hani. Hiç acıtmıyor, acayip de keyifli oluyor.
  • Güneyi seviyorum.
  • Afrikalılar sizin o vuvuzelalarınıza... Dün maç izleme gafletinde bulundum. Adamlar resmen goril gibi üflüyor. Hiç bir ritm falan yok. Pis köleler iğrençsiniz.
  • Güneyde Emre ile karşılaştık. Yanında göt bir arkadaşıyla beraber, iki kızla geziyorlardı. Akşam dağılmışlardır tabii ki, ama Emreciğim şimdi bunu "ben o kızlara gayıgayıverdim" diye anlatır. Seni çok enteresan buluyorum lan Emre.
  • Boğaziçinde acayip güzel kızlar var. Kafaları yiyorum.
  • Bir kıza hiç uzatmadan "ben seninle sevişmek istiyorum" denilebiliyormuş a dostlar. Fazla çirkinleşmeden, kararında sürdürünce muhabbeti güzel yerlere de bağlanabiliyor. Gerçi ben sonunu çok da güzel bağlayamadım ama, hiç de beklediğiniz tepkiler gelmiyor yani.
Şimdilik bu kadar, öbür eve geçmem lazım.
Yarın da geçmiş tarihe rapor almam lazım.
Hepinizi selamlıyorum
Boğaziçi Bin Beşyüz

12 Haziran 2010 Cumartesi

Duu duu duu - duu duu duu - duu duu duu...

Boğaziçi'nin;
Müzisyen-İK-SK-ENSO-SBK tayfalarına diyorum:
(evet SBK, siz de alternatif İK'sınız. alayınız.)
O Boğaziçi Bin Beşyüz'ün ayılıp bayıldığı zavallı gitarcı çocuklara diyorum özellikle de.
O lisede ateş etrafında gitar çalmanın sadece bir adım ötesine gitmiş çocuklara.
O her şeyiyle, her yönüyle, tavrıyla vücuduyla çocuk olmanın hakkını veren, o güzel, o masum, o tatlı, o şirin, o piç, o zavallı, o şımarık, o mazlum çocuklara.
Bu ülkenin gerçek geleceğine yani.

Drying up in conversation, you will be the one who cannot talk.
All your insides fall to pieces, you just sit there wishing you could still make love.
They're the ones who'll hate you, when you think you've got the world all sussed out.
There the ones who'll spit at you. You will be the one screaming out.

Don't leave me high, don't leave me dry
Don't leave me high, don't leave me.....dry

[piano solo]

It's the best thing you have ever had, it's the best thing you have ever had.



11 Haziran 2010 Cuma

Sabah'ı Yatsı saymak

Çarşamba pek de beklediğim gibi geçmedi. Envanter şudur arkadaşlar:
  • Sınava çalışmadım, bari sonrasına çalışayım deyip evi mis gibi yaptım. İyi de oldu. Bulaşıktı viledaydı derken insana benzedi ev yeniden.
  • Sınav beklentilerimin aksine güzel geçti. Çalıştığım yerden sormuş hoca.
  • Sınav sonrası Hande ile buluştuk. Bize gelip yemek yapacaktık ama bu sefer de benim içimden gelmedi, hava da güzel olunca yürü dedim gidelim Etiler'e. Gittik de. Mango'da indirim varmış kısa bi alışveriş turu ve ardından da yemek faslı yapıp Starbucks'a kaydık ve orada uzun uzun uzun oturduk.
  • Böyle anlatınca sıkıcı olduğunun farkındayım ama, Hande'yi bi güzel elledim dememi falan bekliyorsanız yanılıyorsunuz a dostlar. Abazanım dediysek kıroyum demedik.
  • Akşam olup çattığında Emrelere geçtim. Yani bizim evde yapmadık bir şey.
  • Emre hayvanı eve kim var kim yoksa doldurmuş. İyi etmiş de, sadece sapları doldurmuş adam. Acayip baydım. Kafalar yeterince güzel olduktan sonra ortam bariz mala bağladı. O kadar çok kişi takılmaya gitmem bi daha.
  • Ortamdaki birkaç kişinin birden daha evvel bahsettiğim o basçı kızla şöyle ya da böyle birşeyler yaşamış olması enteresandı.
  • Tayfa içerisinde Boğaziçili olmayıp da Emre'ye yamanan adamların bana imreniyor olmaları ise epey enteresandı. Oğlum ne kaçırdığınızı bilmiyorsunuz ki, bilseniz çok da istemezsiniz eşek herifler.
  • Bir tanesiyle olan "Acun bizim okuldan mezun - Sarp da bizim okuldan - Aa sen hangi liseden mezunsun ki?" diyaloğu ve adamın kilitlenip kalması çok tatlıydı. Kardeşim Denizli Anadolu da iyidir lan ben ezmek için söylemedim. Ama sen de içinde helikopter durağı olan bir üniversitenin öğrencisiyle konuşurken adamın kredi kartı olan bir liseden mezun olmuş olabileceğini unutmamalısın. Öptüm.
  • Emre'nin kafası güzel olunca "onu siktim bunu siktim" diye coşması çok hoştu. Benim böyle eski bir blog yazarı arkadaşım vardı. (Hani bizi Hande ile tanıştıran) O da çok yazardı öyle. Onun faydası mıdır bilmem ama, Emre'nin nerelerini yazıp nerelerini yazmadığını anlayabiliyorum artık. Kızdığımı falan sanmasın kimse. Adamın beş yapılacak bir'i var sonuçta. Kimde olsa aynısını yapar.
  • Yine de Moral Bozukluğu ve 31'i anmadan edemiyorum:


Kamera Arkası / Bugün Benim İçin Ne Yaptın? from Dirty Cheap Creative on Vimeo.

"Yirmi beş sene elinle otuzbir çek çek, sonra git ona buna afra tafra yap; "Ben ona çaktım, ben buna çaktım" e benim derdim tabii.."

  • Birazdan yine Emrelere gideceğim. Bugün az kişi olacağımız konusunu teyit ettirdim özellikle tekrar tekrar. Bakalım kısmet.,
Hepinizi merak ediyorum
Boğaziçi Bin Beşyüz

9 Haziran 2010 Çarşamba

Kızıl


  • Bugün kısa kesicem, sabah finalim var ilk slotta hem de.
  • Duygu facebook'tan mesaj atmış, finallerden sonra içelim sıçalım diye. Bişey demedim. Finallerden sonra içip sıçmanın lafını edeceğimize kendisini -ve mümkünse sonrasını- edelim. MSN kullanmıyorum demiş bir de. Loser olunca öyle oluyor insan herhalde.
  • Boğaziçi'nde tahmin ettiğinizden çooook daha fazla loser var. -başlarını çekmem de ayrı bir durum-
  • Bir power nap sonrası derse devam edeceğim. Bunu da burada belirtmek istedim.
  • Yarın bi aksilik olacak gibi görünmüyor. He bir de sınavdan sonra Hande gelecek yine. Yemek falan yapıcaz.
  • Kısa kısa bir gündem turu yapayım dedim. Ev gecesi sonrası uzun bir rapor yazarım merak etmeyin.
  • Ev gecesinin şimdilik kadrosu: Emre, Zuhal, Alican, Caner, Ben
  • Öptüm. Bu gece seviyorum hepinizi. Kafam iyi.
Boğaziçi Bin Beşyüz

6 Haziran 2010 Pazar

BURC Beach olmayan Kilyos


Boğaziçi'ne Anadolu'dan gelen tayfa Kilyos'u görür deriz ya hani hep.
Şu resimdeki -ilk anda dikkatinizi çekmesi mümkün olmayan- minik harabe kulübe onlar için tarihi eser niteliğinde.
Dün gece Taksim shuttleında Kilyos'ta "üniversiteye mi geldik, hadi eylem yapalım" tayfasının başlarından olan
Böyle düz ve ortadan ayrılmış saçlı, esmer
Ve hımbıl tipli
Bir çocuk var, onu gördüm.

Herifçioğlu, shuttleda bira içiyordu.
Nasıl bir kafada olduğunu merak etmekle birlikte, onun kankası olan hatun geldi bir an aklıma.
Hani biri "imza toplayalım dilekçe verelim" derken direkt olarak "yok yok yürüyüş yapalım pankart açalım eylem yapalımmmmmmm" diyen kız.
Şimdi okulun ciks kulüplerinde fink atıyor.

Yapsın tabii, üniversitede yapmayacak da ne zaman yapacak?


Kilyosun en çok neyini seviyorum biliyor musunuz?
Seks çabasının sonuçsuz (ister negatif ister pozitif) kalacağı, yazılı olmayan ama çok katı bir anlaşmaya bağlıdır Kilyos'ta.
O yüzden isteyen istediğiyle konuşabilir. Dans edebilir. Oturup içebilir. (Kilyos alkolizmi üzerine blog değil kitap yazılması gereken bir konu.)
Kilyosta bir sene kaldıktan sonra normal İETT'lerde yanına oturmak için kız tercih eden adam tanıyorum.
İstanbul'un Hisarüstü harici otobüs hatlarında düşeceği sapık konumu çok hoş, şirin, witty.

Kilyos'un masumiyeti, Hisarüstüne gelince yerini aklın kurnazlığına bırakıyor.
Confessboun'dan gördüğünüz üzere birbirinin diş fırçasını kirleten kızlar burada ders baltalıyor, adam çalıyor.
Kafa aynı kafa da, güç aynı güç değil.

Boğaziçi'nde güç, kontollüdür. Kimse gaza gelmez buralarda.
Mevzu anlatmam için daha beklemeniz lazım. İneğimdir. Blog tutmamdan belli değil mi zaten?
Ben Bilmem Beyim Bilir

Leisure Suit Larry 7: Ya da bir Taksim gecesinde olabilecekler




Bu gece gittim basçı hatunun doğum gününe. Epey gecikerek gittim mekana. Mekana girdiğimde bir kız, baya da güzel bir kız, kafası 1500 olmuş da bad tribe girmişçesine çığlık çığlığa ağlıyordu.

  • Oradaki muhabbeti uzun uzun anlatmayacağım. Hatun gerçekten afetti yalnız.
  • Basçı kız ne oldu derseniz, basayım ona. Boğaziçililere yamanmış güzel güzel takılıyor da, iki gün sonra işler değiştiğinde nereye yamanacağını şimdiden planlaması lazım. İstanbullu olmayan aileme hep söylerim; Şileli de olsa İstanbullu İstanbulludur. Boşuna uğraşmayın, adamlar bir şekilde yollarını bulurlar siz kalırsınız öyle. Bunlarınki de o hesap. Güzel kızım evladım, o çocuklar şimdilik senle kanki kunkiler de, günü gelince senle işleri olmayacak. Yirmili yaşlar bitip de davalar satılınca girecek bir banka bulabilecek misin kendine?
  • Bu bahsettiğim durumu da kötü bir şey olarak gördüğümü sanmayın. Doğanın kuralı bu lan. Buradaki adamlar doğuştan ödüllendirilmiş-lanetlenmişler. Tabii ki farklı olacaklar.
  • Bence Güney Kampüs'e girişte Boğaziçi kartı değil de (ki o da sorulmuyor zaten) tip-yaş falan geçerli olmalı. Tipi olmayan ancak parası varsa girebilmeli falan. Nihayetinde elitist bir yer burası, kurumsal kimliğe de yansıyabilir gayet.
  • Yok yok lan gelin ahahah. Buranın çirkinlerine de ekmek lazım. Sizden çıkıyor, siz de farkındasınız bunun zaten.
  • Taksimde bir sürü adamla ve kadınla tanıştım. Camiada ilerlemeye devam.
Ama dostlar, şunu fark ettim: Nasıl ki Kadıköy Taksim'i döver ise, Hisarüstü de aynen öyle. Burada kırolar, mallar, çirkinler, fakirler falan yok. Buranın fakir adamı da gerçekten fakir; romantik şair fakirlerden. Öyle düz Levent Kırca fakiri değil.

Bu arada, Emre yoktu bu akşam, mal herif. Olaydı her şey daha eğlenceli geçerdi. Seviyorum ibneyi.

Not: Bu akşamki tayfayı perşembe akşamı bize çağırdım. Bakalım bir aksilik çıkmaz ise, Hisarüstündeki ilk ev gecemi gerçekleştiriyorum. Buralarda bu işler, eğlenceli birer "takılma" gibi görünse de, Hisarüstünde evler rahatlanılacak birer yuvadan çok, başkalarına "bakın ben nasıl da eğleniyorum" deme temalı birer harp meydanıdır. Bu harbi kazanmaya kafayı koydum. Kafam iyi değil üstelik, az sonra olacak ama :)

Hepinizden nefret ediyorum.
Boğaziçi Bin Beşyüz

4 Haziran 2010 Cuma

Bir Boğaziçilinin Hayattan



Beklentileri:
  1. Seks yapmak
  2. Seks yaptığını başkalarına duyurabilmek
  3. Seks yaptığını başkalarından gizleyebilmek.
Korkuları:
  1. Seks yapamamak
  2. Seks yapamıyor olarak tanınmak (abazan, rahibe, kezban vb.)
  3. Çok seks yapıyor olarak tanınmak (kaşar, piç vb.)

Hisarüstünde hayat gece 4'te peak yapar.




Uzun süredir yazmadım, merak etmemişsinizdir umarım.
Bu aralar parasızlığın dibine vurduğumdan fazla bir aktivitem yok.
Bir de boğaziçi kitlesi, bu aralar network kapılarını sonuna kadar kapamış durumda. Finaller var ders çalışıyorum bahane-sebebi ile, bu dönem tam olarak mayıs içerisindeki o konser-monser yapılan efsane dönemin tersi.

Neyse, neler oldu bir bakalım bakalım:
  • Emre'lerin grubuyla devam ediyoruz aynen. Yarın basçı hatunun doğum gününe gidiyorum.
  • Duygu'yu hala aramadım amk. Bu da benim badaklığım. Ama görseniz hatun tam bir cıvır lan. Ama bir de konuşsanız, tam bir loser. Başka okulda olsa mümkünü yok böyle bir şeyin. Boğaziçi ayrı bir habitat. Helikopter durağı olan bir okuldan bahsediyoruz burda.
  • Dün gece kafam epey iyiydi, sık sık olduğu üzre. Boğaziçi networkünden olmayan -ki dışarıdan takılınabilen tek tayfası müzisyenler buranın- bir arkadaşla, onun bambaşka bir çevresine takıldık. Kafam güzel bir şekilde yaklaşık 15 km araç kullandım İstanbul sokaklarında. Nasıl geldim eve bilmiyorum.
  • Geldiğim gibi Emre aradı, buluşalım falan dedi. Bende birşeyler var onu istiyor göt. İyi dedim kardeşim ama bende kağıt yok sende varsa geleyim.
  • Varmış. Gittim takıldık. Güzel oldu.
  • Birazdan Hande gelecek. Hande kim derseniz, o da burda okuyor. Ama biz, blog yazarı olan başka bir arkadaşım üzerinden -yalnız blog dedik diye internet sanmayın, gerçek hayattan- tanışıyoruz.
  • Bi gelişme olursa bildiricem ibneler.
  • Böyle madde madde yazmayı da sevdim. Yapıcam artık sık sık.